20 Aralık 2011 Salı

CANIM OĞLUM İYİ Kİ DOĞDUN İYİ Kİİ VARSIN!!!!!!!!

EVET CANIM  OĞLUM  BURASI DÜNYA
VE SEN BAŞLIYORSUN İMTİHANA
BAŞARAMAZ İSEN KEDERLE SINANIRSIN
BAŞARIRSAN NE MUTLU SANA

EVET OĞUL
GELDİĞİN GÜN UNUTTUM DERDİ BİTTİ KEDERİM
YEMYEŞİL GÖZLERİN MİNİCİKTİ ELLERİN
SEN BENİM OĞLUMSUN AYDINLIK OLSUN GÜNLERİN
UNUTMAKİ NE EKERSEN ONU BİÇERSİN

EVET OĞUL
BU DÜNYA GÜZELLİKLER KADAR
BARINDIRIR ÇİRKEFİ REZALETİ PİSLİĞİ
SENİN TERCİHLERİN BELİRLER
DOĞRUYU  YADA EĞRİYİ

EVET OĞUL
İSTEMELİSİN HERZAMAN BAŞARIYI
İSTEMEKİR BAŞARMANIN YARISI
SEN DOĞRU VE  DÜRÜST OLURSAN
MUTLAKA KAZANIRSIN İMTİHANI

EVET OĞUL
İNSANOĞLU ÇİĞ SÜT EMDİ DERLER
ÇEVRENE DİKKAT ET DÜZGÜN SEÇ AKRANINI
DOĞRU AKRAN AĞA YAPAR
YANLIŞ AKRAN YASA BOĞAR ADAMI

EVET OĞUL
NE DOSTU NEDE DÜŞMANI YAPAMAZ
İNSANIN KENDİ KENDİNE YAPTIĞINI
VERECEĞİN HER KARAR BELİRLER SENİN
GELECEĞİNİN AYDINLIK VEYA KARANLIĞINI

EY OĞUL
HAYAT KOLAY DEĞİL
YAVAŞ VE EMİN ADIMLARLA ÇIK
DİK YOKUŞLARI VE BASAMKLARI
BİZ  SANA GÜVENİYORUZ
SEN MUTLAKA VERECEKSİN BU SINAVI
                                                                     ALPAY ÖNCÜ


 Kocaman  17 yıl bitti...Benim küçük oğlum büyüdü..18 yaşına giriyor artık....1994 senesi 21 Aralık saat 3:50 o güzel gözlerini açmıştın dünyamaaaa...Doğduğun anda duyduğum mutluluğu anlatmaya kelimeler yetmez. Her gün üzerine titredim, sana zarar gelmesinden korkardım. Uyumadığın zaman üzülürdüm, ağladığın zaman endişelenirdim. Sımsıkı kucaklardım seni. Çok başkaydın annem, halen de çok başkasın; ellerin, gözlerin, ağzın, burnun, saçların her yerin ya her yerin öyle güzeldi ki bakmalara doyamazdım. Şükrettim hep Allah’ıma.!!!! Bana bu duygunun çok benzerini bir ablan yaşattı bir de sen annecim..

Başkasın annem bambaşkasın: İçim titriyor, aklıma gelen her kötü histen çıldıracak gibi oluyorum. Senin saçının teline bile zarar gelsin istemiyorum. Canım oğlum, senin hakkında söylenecek olası bir kötü söz duymayı kabul edemiyorum. Öyle çok seviyorum ki seni, herkeslerden bambaşka. Allah’ım yoluna hep iyilikler çıkartsın canım oğlum..Her başarında göğsüm kabarıyor, tökezlediğinde yüreğim yanıyor...
Büyüyorsun işte, büyüyoruz birlikte.
Bakma sen benim annelik şikayetlerime. Düşünme.... Annen var ya annen, yani BEN, seni dünyalar kadar seviyorum.
Uykusuzluğundan, didişmelerimizden, senin ders çalışmamandan şikayet ediyorum ya… iyi ki de ediyorum. Çünkü sağlıklısın, çünkü sağlıklıyız, çünkü mutlu bir aileyiz. Geriye bunlar var sorun edilebilecek. Onlar da geçecek elbet. Tek biz değiliz bunları yaşayan. Zor mu? Zor..... Senin için daha da belki. Yolun  başındasın, anlamaya ve tanımaya çalışıyorsun hayatı,insanları....Anlayamadığını da anlatmaya çalışıyorsun. İşte senin sabırsız annen kaçırıyor bu noktayı kimi zaman. Üzülüyorsun...
Ergenlik denen ve girildiği zaman zor çıkılan bir dönemdesin... bi süre saçmalayacaksın...kimsenin seni anlamadığını, aslında koca dünyada bi hiç olduğunu, herkesin çok aptal senin de acı çeken yalnız bi zeki insan olduğunu düşünüp bunalımlara gireceksin....erkek arkadaşlarınla bağıra bağıra muhabbet ederek gezeceksin, size özel abuk sabuk bi jargonda konuşacaksınız..ve bana sinirleneceksin de...ama geçecek bunlar da...sonra ben neymişim diye çok güleceksin, hatta mahçup da olacaksın ister istemez...
Sen büyürken, bu sancıları çekerken bizde endişeleneceğiz üzüleceğiz...istemeden de olsa bizleri üzüp yıpratacaksın ama inan tek derdimiz senin iyiliğin...psikopatlık olsun diye, ya da seni sevmediğimiz için sana acı çektiren tipler olarak görme bizleri...senin bu annen biraz deliydi...gerçi halen de öyle de....her büyük sorunu tek başına çözmeye çalıştı- ki çözdü de çok şükür ama hasarlı ve uzun yıllar geçirerek...kesinlikle bunu tavsiye etmiyorum sana,ailede birine mutlaka herşeyi anlat...bol bol konuş...sen onlara güven ki, onlar da sana güvensin...kendini bile bile içine kapatma...hiç sandığın gibi karizmatik bişey değil..hem kendine çile hem evdekilere... .
Üzülme!!! Bil ki annen senin için yaşıyor. Bil ki bu hayatta sen varsan o var.
Üzülme  kızdığım anlarda, ‘off bıktım’ dediğimde. Gerçek değil o sözler. Çıkıyor ağzımdan bazen, özür dilerim. Yoruluyorum çünkü..hayat beni bazen çok yoruyor...
Her şeyi boşver.Sadece bil ki sen benim canımın içisin,sağlığın ve mutluluğun için her gün dua ediyorum...
Yolun ,bahtın açık olsun oğlum...Üzmesin hayat seni...Gülen yüzünü hiç bir şey soldurmasın...Hep ayaklarının üstünde dimdik kal....Yenilme,yıkılma,ezme ,ezilme....Asla pes etme...Hep doğruları öğrettik sana...Her ne kadar etrafındaki herşey doğru olmasada...Sen yinede iyilikten doğruluktan vazgeçme...Seni seviyorum..hemde hiç koşulsuz..
Oku oğlum. Sonra da seni mutlu eden güzel bir meslek sahibi ol. Sevdiğin işi yap. İşin ailenden sonraki en büyük mutluluk kaynağındır. Hayallerini, hedeflerini gerçekleştirmek için uğraş. Hangi mesleğe sahip olursan ol, ama boş insan olma. İşin belki sana çok büyük paralar kazandırmayabilir. Önemli olan kimseye muhtaç olmadan yaşayacak kadar para kazanmaktır. Para önemli değildir. Paranın esiri olma. İşini kazancına göre belirleme. Parayı sadece istediklerine ulaşmak için bir araç olarak kullan.
 Seni çok seviyorum benim canım yavrummm…İyi ki annen olmuşum, iyi ki varsın.İyi ki doğurmuşum seni... seninle gurur duyuyorum..Böyle yakışıklı,böyle kabiliyetli,böyle zeki bir evladım olduğu için...Allah tan başka ne isteyeyim ki...Tek dileğim bundan sonra ki hayatında çok mutlu olman..Herşey gönlünce olsun kuzummmm....Allah sana uzun,sağlıklı ve mutlu bir ömür versin.....


7 Aralık 2011 Çarşamba

Bugün hayat arkadaşımın, eşimin doğum günü. Söylenecek öyle çok söz var ki, parmaklarımdan bir türlü klavyeye dökülemiyorlar. Aslında bugün çok duygusal ve yoğun hissediyorum. Ben özel günlerde hep böyle olurum zaten. Sevinçli ama buruk, mutlu ama telaşeli, umutlu ama duygusal… Aslında beni tanıyanlar bilir, hiç duygusal bir yapım yoktur. Melankolik veya karamsar değilimdir, hep mutlu olmaya çalışırım. Her anımdan keyif almaya çalışırım, başarırım da. Ama şu özel günler yok mu… Engel olamıyorum işte, ister istemez bir ağırlık çöküyor üstüme… Heleki doğum günlerinde… Yaşlanıyoruz diye midir, niyedir bilmiyorum :) Hayat bazen insanı nerden nereye sürüklüyor, kendi rüzgarlarıyla, sana sormadan, kendi bildiğine… Sen de uzaktan bakıyorsun işte kendi hayatına, perdede bir film izler gibi. Bunu neden mi söylüyorum? Eşimle ilk tanıştığımız zamanlar geldi gözümün önüne birden… Biri bana deseydi ki, gün gelecek sen bu adamla evleneceksin, vallahi gülüp geçerdim. Ama bilemiyorsun işte, bazı şeyler direk kader, kısmetle alakalı. Ben aslında insanların kaderlerine, kendilerinin yön verdiklerine inanırım. Önümüzde bir kaç seçenek var ve hangisini istersek onu seçebiliyoruz. Ya da marjinallik yapıp, yeni seçenekler ekleyerek uygulayabiliyoruz. Bazen de rüzgarın savumasına bırakıyor insan kendini, nerede esmekten vazgeçerse sende orada kalıveriyorsun. Eşimle tanıştığımız günden beri dediğim birşey var ki, iyiki onu tanıdım ve beni tanımasına izin verdim. Hayatımda verdiğim en güzel kararlardan biridir eşim. Amacım onu övmek, göklere çıkarmak değil elbette ama bazı gerçekler de varki; aşikar. Çok iyi bir eş. Eş çok komplike bir kavram bana göre, içinde bir çok şey barındırıyor. Eş demek herşey demektir. Yeri geldiğinde birşeyleri çok zevk alarak yaptığım arkadaşım, sadece kendime itiraf edebileceğim sırlarımı paylaştığım sırdaşım, omuzunda rahatça zırlayıp salyalarımı akıtabileceğim kardeşim, tereddüt etmeden gözüm kapalı ellerinden tutup yürüyebileceğim yol arkadaşım, hayatımı, evimi, yatağımı paylaşabileceğim hayat arkadaşım, beni tamamlayan öteki eşim olmalı; eşim… Benim eşim adam gibi adam işte… Her attığım adımda beni destekleyen, fikirlerime saygı duyan, en rezil hallerimde bile ellerimden tutup beni toparlayan adam… Onunla yaptığım ve yaşadığım herşeyden çok zevk alıyorum; onunla televizyon seyretmek, elele tutuşup  yürümek, bütün gece sohbet etmek, fikir çatışması yaşadığımızda bile aramızdaki saygıyı yitirmeden tartışabilmek, şakalaşmak, yemek yemek, sarılmak, film izlemek, horlamalarını dinlemek… Liste böyle uzar gider… İnsanları olduğu gibi kabul etmek gerektiğini, herkesin aynı yapıda ve düşüncede olmadığının farkına varalı çok oldu. Bunu elbette eşimde de uyguluyorum. Bence kilit nokta da burada zaten. Eşler birbirlerini oldukları gibi kabul etmeli ve saygı duyulmalı. Gerisi çorap söküğü gibi geliyor zaten. Doğum günü mesajı olarak biraz fazla uzun oldu sanırım. Çok klasik olacak fakat gerçekten bazen kelimeler yetersiz kalabiliyor, şu an olduğu gibi.
Tadım tuzum, yemeğim suyum,evimin huzuru,  anlamım, rengim, eşim, güneşim, biriciğim… Nice nice, güzel, sağlıklı yaşlara inşallah hep beraber, biz bitene kadar… Doğum günün kutlu, mutlu, umutlu olsun… İyiki varsın, iyiki eşimsin… Seni çok seviyorum canım…
” Doğum günün kutlu olsun, al bu canım senin olsun, acıda tatlıda gizlide saklıda sevginde öfkende seninleyim canım canımmmm , doğum günün kutlu olsun, sevdigim ah sevdiceğim, en kötü gün böyle olsun tadım tuzum canım sevgilim…
Tanrı bana seni verdi, ölüm bile ayıramaz ki, Allahım seni verdi, aşkla dolu yüreğini, bak bu sana sözüm olsun, al bu yürek senin olsun, Allahım duamızdır, mutluluk bizim olsun…
Doğum günün kutlu olsun.”

30 Kasım 2011 Çarşamba

SAÇMALAMAK İSTEDİM İŞTEEE!!!!!

Bugün saçmalamak istedim biraz...niye mi??? bilmem içimden geldi öylesine...belki de sıkıldım ...kurallardan...sınırlanmaktan....düşünmekten....düşünerek yaşamaktan....Yasamın sana isabet eden şeyler değil o şeylere karşılık senin ne yaşadığındır.Kaderin seçimlerindir.Seçimlerin ise sana kolay gelendir.

Ne önemi var ki kimliğimin...Herkes
kadar önemli ve herkes kadar önemsizim...VE ÖĞRENDİM Kİ; HAYAT İKİ SEÇENEK SUNUYOR:YA PAYINA DÜŞEN KADERİ PARLATACAKSIN YA DA ÖMRÜNLE İYİ GEÇİNMEYE BAKACAKSIN...

Okuması kolay anlaması zordur kelimeleri Melodilerine kulak verebilmeli insan cümlelerin...Rüzgarını hissedebilmeli okuduğunda...Göz yaşlarına dokunabilmeli...Herkes kendi hikayesinin kahramanı aslında
istese de istemese de.."
""sadeliği anlamak için bitkilere
iyiliği anlamak için hayvanlara
ve beni anlamak için kendinize bakin""
der     Yüce Kuvvet..

Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin, Sevilmek istiyorsan,
önce sevmeyi bileceksin, Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin. ..."
Farkında oLmalı insan...Bir damLacık sudan
yaratıLdığını farketmeli..Anne karnına sığarken,dünyaya neden
sığmadığını ve en sonunda bir metreLik yere nasıl sığmak zorunda
kaLacağını farketmeli..Henüz bebekken dünya benim dercesine avuçLarının
sımsıkı kapaLı oLduğunu,öLürkende aynı avuçLarın herşeyi bırakıp
...
gidiyorum işte dercesine apaçık oLduğunu farketmeLi..Ve ona göre
yaşamaLı. .

Her insanın sadece aynalara gösterdigi bir yüzü , kimseye söyleyemediği bir hüznü vardır..
Yüreğimdekileri anlatacak sözcükleri bulamıyorum.
Başka bir dil lazım, başka bir anlatım şekli, belki de kalp okumayı öğrenmek!

Suskunluklar içe dönük konuşkanlıklardır
Aklımızdan gecenler kalbimizden geçenleri boğar çoğu zaman
Birtek cümleye tutunarak dünyayla başa çıkılamaz
Belirsizlikler büyüdükçe cehennemleşir
Geleceğe ait düşüncelerimiz bugün neyi önemsediğimizi de ortaya koyar
En çok yalnız kaldığımız yerler en kalabalık olan yerlerdir

Paylaşıllmayan heyecan yutulmuş bir zehirdir
Elleri çok üşüyenler ruhları çok üşüyenlerdir
İçimizde kopan fırtınaların uğultusu duyulmaz
Sözler ancak gözlerden doğrulanır
içimizdeki kıvılcım heryeri aydınlatmıyorsa bir yanılsamadır
İçimizde bir yenilik filizlenmişse hep eskisi gibi olamayız bir daha
Yerimizde durmayı kutsayarak hiçbiryere yakınlaşamayız
Kapalı durmakta ısrar eden pencereleri duvardan saymak gerekir
Üzerinden atlamayı deneyemediğim engel mahkumiyetimi kesinleştirir
Vazgeçilmesi akla bile getirilemiyecek olan vazgeçilmezdir
Hayat basittironu karmaşıklastıran biziz
insan en çok kendinde kaybolur

Kaybetmekten korktuklarımız kazanmakta geciktiklerimizdir

NE ÖNEMİ VAR Kİ.. HİÇ.


" SENİ SEVİYORUM KOCACIMMM"

İyi ki varsın sevdiğim...
İyi ki benimsin...
Varlıklar içindeki herşeyim,
Yokluklar içindeki paha biçilmez servetimsin...
Daha önce hiç bu kadar gülmemişti yüreğim bu iki kelimeyi söylerken..
Dudaklarımla değil,
Adının harflerini tek tek kazıdığım yüreğimle söylüyorum;
Bu da nereden çıktı diyeceksiniz...İçimden geldi işte!!!!!...:)))))




18 Kasım 2011 Cuma

YİNE SONBAHAR!!!!!!!

Meçhullerin içinde kaybolup gidiyoruz sadece... Yeter ki, izlerin olsun bir yerlerde... Hatıraları süsleyen bir güzel edâ... Çoğu yerde yapıp gönderdiklerinden mesûldür ya insan... Bir tuhaf tedirginlik sarar her yanınızı... İçiniz üşür ayazda kalmışçasına... Neler bıraktım dimağlarda ve neler getirdik ardımızda...Güz yangını  denk düşer hep, nedense? Nedense yollar o an tıkanır gibi olur hep... Boğazınıza düğümlenen ne varsa, hep bir hıçkırığı büyütür koynunda... Ve ardından düşer sağanak halinde gelen yağmurlar toprağa... Issızlaşsa da yüreğiniz... Sonbahardır bu!...
Sonbahar hüznü çöküyor içime...Griyi severim ancak böyle birden grileşince ortalık içim bir garip oluyor işte.......Bu hayat çokk yoruyor o zaman beni...Sadece beni değil illaki...Ama ben kendimi çok yorulmuş,yaşlanmış ve bazen çaresiz hissediyorum...Hava çok kötü diye düşündüğümüz gün mutlaka bizim ruh halimizde kötüdür ve  mutsusuzdur....Zira mutluyken hava hiç kötü ve kasvetli gelmez insana...Grilik içinde yağan yağmurdan bile mutluluk duyarız..Yağmurla birlikte yağmak isteriz,gitmek isteriz olmak istediğimiz yere..Yağmur olmak...ne güzel istediğin zaman istediğin yere düşmek..Ama yağmur damlaları bile çarpar bazen cama ve ulaşamaz istediği yere.Tıpkı biz insanlar gibi..Neler hayal ederiz ve neler yaşarız hayat boyu...hep bir bilinmezlik içindeyiz. Küçük diye düşündüğümüz sorunlar zamanla kocaman olur devleşir altından kalkamayacak gibi oluruz kimi zaman..Sonbahar biz gibi, sonbahar yine bizim gibi... Her yıl daha bir yıpransa da solgun çehresi... Aldırmaz... Tebessümünü hiç eksiltmez...
Hayatta her şey aynadır, ya yüreğimize... Hiçbir şey içimizin yankısı değildir, sonbahar kadar...

28 Ekim 2011 Cuma

İşte Öyle Birşey!!!!!

Bu aralar nedendir bilinmez bir başka hissediyorum kendimi....Biraz yorgun,biraz kırgın,biraz üzgün….
İşte gene herzaman ki gibi bir gece....Ve ben kalabalığın içinde yalnızım...Etrafımda birçok insan var ama yok...nasıl oluyor bu demeyin oluyor işte..
Yalnızlık duygusu, insan duyguları içinde en komünist olanıdır.
İnsan ruhunun; gezindiği sonsuzluk labirentinin içinde dimdik durup, duvarda eğreti asılı bir aynaya bakarak ben gerçekten ruh muyum yoksa maddi bir beden miyim sorusuna cevap aradığında yaşadığı duygudur yalnızlık. Karmaşanın en yoğun olarak yaşandığı zaman dilimlerinde insanın kendi içine hapsettiği bu duygu, onu bir yandan mahpusluktan kurtarıp diğer yandan kendisine mahkum etmektir.
Yalnızlık, senin her şeyini kabullenmek ama bunu sana anlatma yeteneğinden yoksun olmaktır, anlatamamanın yanında durmadan konuşmak ve tüm susmaları sana kaptırmak, sonunda sessizliğe mahkûm olmaktır. Suskunluğunun her bir harfini yorumlamak ve haricinde duyduğum sesleri inkâr etmektir.
 Bazen insan kimsenin kendini anlamadığını düşünür...en yakınındakilerin bile...herkes kendi keyfindedir.sen hariç...çünkü senin sorumlulukların vardır.niyeyse sadece senin???? ya da sen üstüne gereksiz şeyleri alarak vazife ediniyorsundur..başka da kimsenin umurunda değildir zaten..umursamamak nasıl birşey acaba..benim hayatım boyunca beceremediğim bir şey..yapanlara da özenmiyor değilim hani...ama ben yapamıyorum işte...bu da bir alışkanlık olsa gerek..ya da senelerin omuzlarımıza yüklediği sorumluluklar..ben de çok isterdim umarsızca sadece kendimi mutlu etmek için yaşamayı  ama olmuyor işte..yapamıyorum..Hepimizin hayatında çözülmemiş sorunlar vardır ve biz bunları hep erteleriz...yokmuş gibi davranırız….ertelediğimiz bu sorunlar birgün yığın olarak çıkar karşımıza işte o zaman yük fazla gelir..ve eziliriz altında..patlamaya hazır bir yanardağ misali...kızgın oluruz her şeye herkese...ve patlarız olmayacak şekillerde bir türkü eşliğinde iniverir göz yaşlarımız çaresizce...
Tablo resimlerine benzemez gecelerin rengi öyle karanlık,öyle pembe,öyle  durgun...içime sığmayan bir acı var bugün bende ,ya ben fazlayım bu şehire yada diğer yarım eksik...

 "Hayat ne tuhaf değil mi?" Kendi iç savaşında mağlubiyeti de yaşarsın zaferi de; ama bu zaferi tek başına kazanmamışsındır. Seni sevdiğine inandığın insanlar hep yanındadır ve yanında olacaktır. O insanları kaybetme. Onlara verebileceğin en değerli hediyeyi ver; sevgini….

19 Ekim 2011 Çarşamba

SÖZÜN BİTTİĞİ AN.....




Bu sabah Çukurca'dan gelen  acı haberle açtım gözümü...İçim yandı..çok ağladım.. bu yazıyı yazarkende ekranı görmekte güçlük çekiyorum zira halen gözlerimde yaş var...Bu kadar kolay olmamalıydı ölümleri...Bir evlat nelerle yetiştiriliyor...ne emekler veriliyor...ona zarar gelmemesi için ne çok fedakarlıklar yapıyor  analar babalar...Peki ne için ölüyor!!! bir hiç için..
Böyle bir günde sözlerin tesellisi bile incitir insanı...Yitirilen can olunca kelimeler kifayetsiz kalıyor...Bu acıyı tarif etmek mümkün değil çünkü...çünkü evlat yitirmek en çaresiz acıdır....hele ki böyle şerefsizler tarafından canlarına kıyılınca..26 vatan evladı,ana kuzusu ..
Ateş düştüğü yeri yakar..ama bu acı hepimizi yaktı hemde çok..Biliyorum ki en çok ailesinin yüreği yandı.ana,baba,eş ve kardeşlerine,evlatlarına,tüm sevenlerine ülkemin her köşesindeki insanlarına sabır diliyorum... yavrusunun canını alarak bir anneyi ağlatanlar asla ve asla amaçlarında muvaffak olamazlar... yüzleri gülmez, gülemez ...ne zaman bitecek bu katliamlar.. hayatının baharında soldurulmuş, cennet bekçileri, uğurlanıyor analarının feryatlarıyla mekanların en yücesine.....
Hain pusularla söndürülen yaşamlara her geçen gün yenileri ekleniyorAcımadan namertçe arkadan uzanıyor katillerin eli gencecik bedenlere kıydıkları canların hesabı mutlaka sorulacak zira koskoca bir millet var bu topraklar üzerinde...

Tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet,ailesine ve tüm milletimize sabır diliyorum...Keşke daha fazlasını yapabilsem bundan dolayıda çok üzülüyorum ve çok utanıyorumm...:(((((
Ve Aziz Nesin'in hislerimize tercuman olan şiirini sizlerle paylaşmak istiyorum!!!!!
Utanıyorum Şehidim,
Utanıyorum,
Yemekten,
İçmekten,
Senin annen ağlarken
Gülmekten Utanıyorum!
Sanma ki;
Unutuyor,
Unutturuyoruz.
Unutanları barındırmaktan utanıyorum.
SEN; vatan için bizim için şehit olurken,
Seni Görmezden Gelenlerden Utanıyorum.

18 Ekim 2011 Salı

HERŞEYE BOŞVER.....

Herşeye boşver demek,aldırmamak mümkün mü acaba?????Umursamaz olmak,her şekilde rahat olmak...Bana hiç olası birşey gibi gelmiyor ama...
Neyseee!!!!!!
Büyük Hintli düşünür ve ruhsal öğretmen J. Krishnamurti, elli yıldan uzun bir süre boyunca bütün dünyayı dolaşarak, kelimelerle ifade edilemeyecek olan mesajını kelimelerle vermeye çabaladı. Hayatının sonlarına doğru yaptığı konuşmalarından birinde, seyircilerini bir soruyla şaşırttı: "Sırrımı bilmek ister misiniz?" Herkes dikkat kesilmişti. Kalabalığın içinde yirmi ila otuz yıldır onu dinledikleri halde öğretilerinin özünü yakalamayı başaramamış olan çok sayıda insan vardı. Sonunda, bütün bu yıllardan sonra, üstat onlara anlayışın anahtarını verecekti.
"İşte sırrım," dedi. "Ne olduğuna aldırmıyorum."
Daha fazla açıklama yapmadığı için  dinleyicileri öncekinden de daha çok şaşırmıştı. Ama bu basit ifadenin ilettiği mesaj aslında çok güçlüydü!!!!
Hiçbir şeyi zihinsel olarak iyi ya da kötü şeklinde tanımlamamak, sadece olduğu gibi bırakmaktır. Bu, hayatınızda bir değişim yaratmak için herhangi bir şey yapmayacağınız anlamına mı gelir? Hayır, tam aksine. Eylemlerinizin temeli şimdiki anla uyum içinde olduğunda, eylemleriniz Yaşam'ın kendi zekasıyla güçlenir.
Çok mu bunaldınız hayattan gelin hadi bugün kendimizi resetleyelim...!!!!!
Ama öncelikle şöyle güzelce bir ağlayalım..hani derler ya böğüre böğüre...Öfkemizi,egomuzu,kinimizi bir tarafa atıp affedelim bizi üzenleri ki üzerimizden bir yük kalksın...Takmayalım öyle herşeyi kafaya inanın hayatta herşey çok çabuk değişebiliyor...Şımartalım kendimizi...eee bu da bizim en doğal hakkımız illaki..gevşeyip şöyleeee kendimizle başbaşa kalalım...Beynimizi boşaltalımmm ve hiç birşey düşünmeden olumlamalar yapalım biraz...
'' Ben kendimi seviyorum,ben herkesi olduğu gibi seviyorum,herkes beni seviyor'' '' İstediğim sürece üstesinden gelemiyeceğim sorun yoktur,kendime güveniyorum''  vb....
Kısacası aldırmayalım hiçbir şeye hiç kimseye...kendimizi yaşayalım....
geçmişe bak...
bulunduğun yere sağlam bas..
başını geleceğe dön.. buda nasıl olacaksa işte..:)))) bir dene bakalım!!!!!!!

17 Ekim 2011 Pazartesi

NEDEN OLMUYOR......

Olmadı,olamadı olamayordu...:))))
Ters giden birşeyler var hayatımızda...Zira kimse mutlu değil...Kimi dinlesen dertli..kocasından,çocuğundan,karısında,arkadaşından,akrabasından,işinden falan falan......Eee çözüm ne pekii..insanlar nasıl mutlu olacak..nasıl zevk alacak yaşamaktan...
İşin garibi mutsuzlukta herşeyde olduğu gibi sınıf farkı da yok...herkes mutsuz olabiliyor..zenginide-fakiride,okumuşuda-cahilide,işi olanda-olmayanda...
Hayat işte!!!!! hepimizin birer piyon oldugu hayat adi verilen olguda yerimiz nedir, kimiz biz? sürekli kendi kendimize sorar dururuz.Evrende kendine bir yer bulup, kabullenmek zor bir süreçtir... bizim hayat dedigimiz, kendi yarattigimiz uğraşılarımızdır, işlerimiz, ailemiz, önem verip, yücelttiklerimiz; tanrıdan korkmak, para kazanıp, harcamak, aile kurmak, giyinmek, yemek yemek, spor yapmak, misafirlige gitmek, insanlarla iletisim kurmaya çalışmak vs. vs. korkularımız, isteklerimiz, arzularımız, dileklerimiz. yarattıklarımızın kölesi olarak yaşamaktan baska hiçbirşey yapmıyoruz. hayvandan farkımız, bize ilkokulda öğretildiği gibi sadece düsünmek. bize verilmiş en büyük ceza düsünmek. başımıza ne geldiyse düşünmek yüzünden geliyor...Bir çoğumuzun düşüncesi bu!!!
Ama gerçekte hayat bu değildir... 
Hayat kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir.
Kendin için neler hissettiğindir.
Güven, mutluluk ve şefkattir.
Arkadaşlarına destek olmak ve nefretin yerine sevgiyi koymaktır.
Hayat kıskançlığı yenmek, önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir. Neler söylediğin ve ne demek istediğindir, söylediklerinin arkasında durmandır. İnsanların sahip olduklarını değil, kendilerini olduğu gibi görmektir.
Her şeyden önemlisi, hayatını başkalarının hayatını olumlu yönde etkilemek için kullanmayı seçmektir.
İşte hayat, bu seçimlerden ibarettir.Hayat kısa gelen bir battaniye gibidir..Yukarıya çekersen ayak parmakların isyan eder,Aşağı çekersen omuzların titrer...Ama niye de..Neşeli insanlar dizlerini karnına çekerek ,rahat bir uyku uyumayı başarır..
Unuttugumuz tek sey bu
hayat bir oyundur tıpkı bir çocuğun oynadığı oyuncak gibi.
hayat bir tiyatrodur tıpkı sana önce sev, sonra unut dedikleri gibi
hayat bir umuttur tıpkı sevdiğini beklediğin gibi
hayat bir yalandır tıpkı seni aldatan gibi
hayat bir damladır tıpkı akıp giden su gibi.

Gerisi de sana kalmış...HAYAT İŞTE !!!!!

16 Ekim 2011 Pazar

Hayat işte bu....

NEDEN BENNNN!!!!!!!!!

Neden bennnn!!!!!!.Hepimiz yaşantımız boyunca bu cümleyi milyonlarca kere tekrarlamışızdır....Başımıza gelen her olumsuzlukta bunu düşünürüz...ve kendimize sorarız...Ama hiç kimse buna net bir cevap verememiştir..O an her türlü olumsuzluğun ya da yanlışlığın sadece kendi hayatımızda olduğunu düşünürüz.Kendimizce hayatımızda birçok fedakarlık yapmışızdır,zorluklar yaşamışızdır o yüzden herşeyin iyisini haketmişizdir..Ama öyle olmaz..sonuç hayal kırıklıkları...Çünkü hep mükemmel olmayı isteriz..hep doğru şeyler yapmayı,iyi ve rahat yaşamyı,başarılı olmayı,çocuklarımızı çok iyi yetiştirmeyi vs..vs...
Sonuç ???
Kimileri bunların bir kısmını ya da tamamını başarır yada başardığını sanır..yada başarmış taklidi yapar...Aslında hepimizin eksiklikleri vardır..ve yanlış yaptığı birşeyler..ama onların yanlış olduğunu bilerek yapmayız çünkü o bizim için doğru olandır..
Çevremizdekileride kendimize göre düzenlemeye çalışırız..İşte orada büyük yanlış başlar....Sonucunda da üzülürüz..hemde çok..İstediğimiz hiç bir şey olmaz.Hiç kimse bizim için birşeyler yapmaz yada öyle düşünürüz..İşte o zaman bu soru aklımıza gelir...
Halbukii onca fedakarlık yapmışızdır,ama karşılığını hiç alamamışızdır,biz onları hep düşünmüşüzdür ve mutlu etmek için uğraş vermişizdir...Bu kocamız olur..çocuğumuz olur..akrabamız olur..dostumuz olur..olur da olurrr..Bir kısır döngünün içine gireriz...Mutsuz, umutsuz ve melankolik...
Aslında hepimiz birer kocaman çocuğuz...Çocuklar gibi ilgi bekleriz,şımarırız,küseriz....En önemlisi sevilmek isteriz...bizim için birşeyler yapılsın isteriz..isterizde isteriz.....sonu yok bununn...
Kırılgan bir çocuğum ben
Yüreğim cam kırığı
Bütün duygulardan önce
Öğrendim ayrılığı
Saldırgan diyorlar bana
Oysa kırılganım ben
Gözyaşlarım mücevher
Saklıyorum herkesten
Ürküyorlar gözümdeki ateşten
Ürküyorlar dilimdeki zehirden
Ürküyorlar o dur durak bilmeyen
Gözükara cesaretimden
Diyorlar: Bir yanı sarp bir uçurum,
Bir yanı çılgın dağ doruğu.
Oysa böyle yapmasam ben
Nasıl korurum içimdeki çocuğu?
Bir yanım çılgın nar ağacı
Bir yanım buz sarayı ,,,(Murathan Mungan)

Çok seviyorum bu şiiri...Beni anlatıyor sanki........

7 Ekim 2011 Cuma

ilk yazımmm....

evetttttttt...işte başlıyor....
artık benimde herşeyi yazabileceğim bir sayfam oldu...mutlu oldum...
gerçi konuşmayı yazmaktan daha çok seviyorum lakin hayat şartları artık teknoloji konuşmaktan çok yazmayı gerektiriyor...bende modaya uydum..her zamanki gibi..:))))
Bugün ilk gün ve öylesine boş şeyler yazmak istedim..daha doğrusu konusuz konuşmak pardon yazmak istedim...Gerçi sabahım pek hoş başlamadı ama umarım günüm güzel geçer..Zira sabahleyin yıllardır bitmeyen üst komşu kavgasıyla uyandım...neyi paylaşamamaktalar halen anlamış değilim..İnsan çevresine karşı bu kadar mı saygısız olur..bu kadar mı düşüncesiz olur...Olabiliyor demek ki...Sabah sabah Allah onlara nasıl bir enerji bahşettiyse anlamadım İnsan kavga etmekten sıkılır yahuuu sürekli bir insan kavga edebilirmi???Nasıl bir hayat bu ama tercih meselesi tabiki...mutluluk herkese göre değişik.kimileride böyle kavga ederek mutlu oluyor demekki....anlamadım..anlayamadım..anlayamıyacağım...şu an kavga halen devam etmekte umarım sonu hüsran olmaz..kocaman insanlar neyi paylaşamıyor acaba..şöyle yukarıya çıkıp kapıyı çalıp ikisininde suratının ortasına yumruk atasım var..ama nafile yapamıyacağım birşey...ama istiyorum işte..
üç günlük dünya niye dar gelir insanlara halbuki yaşamak o kadar güzel ki anlayana..şimdi kendimi acilen evden dışarıya atasım var...zira kafam şişti ve yazamıyorum..biraz kafamı dağıtayım..en güzel günler kavgasız sizlerin ,bizlerin, hepimizin olsun....