8 Mayıs 2013 Çarşamba


İŞTE GENE......

....Güneş doğup doğmamakta karar vermeye çalışırken,sabah aynı koşuşturma içinde başlayan hayatların bir gün son durağına varacağını bile bile yataktan kalkmak ve güne keşkelerle başlamak mı bu gezegene geliş amacımız? Bence çok daha fazlası olmalı...Çünkü insan hayatı doğmak,yaşamak ve ölmek üçleminden çok daha fazlası..
Yalnızlığı,ağlamayı bilir misin?Bilir misiniz yalnızlık ne demek?Konuşmak istersin konuşamazsın...Konuşursun anlayan olmaz,nefret edersin herşeyden, herkesten... .Nefret edilesi keşkeler doldurur yaşamını.
   Hep yavaş yaşamayı ve huzurlu olmayı istersin  .Dert etmetsin  yanı başımızda esen hayatı,belki bu yüzden hayata hep boş verirsin....Olduğu gibi kabul etmektense kendi at gözlüklerimizle görmeyi tercih edersinz..Hep BEN'i ön plana atarız...Ben seviyorum,ben yapıyorum,ben ediyorum,ben yazıyorum,ben okuyorum,ben güzelim, ben yakışıklıyım,ben benim...Başka birisi umrumda değil dersin hep...!Anlayacağınız dev aynalarımız bitmez bencillik edebiyatında...Oysa çocukluk büyüme hevesiyle geçerken,gençlik hayallerini belki bir gün zengin ve mutlu olmak süsler,yaşlanma olgusunu hatırımıza bile getirmeden...Büyüdüğümüzü fark edip zamana düşman olduk mu yaslanacak bir omuz ararız.Sebebini bilmediğimiz bir ağırlık çöker üzerimize.Kimmiş,neymiş beni böylesine üzen,yıpratan diye düşünürüz.Sonra insanları yaşadıklarımızda hiç suçu olmamasına rağmen suçlarız.Hep birbirinin aynısıymış gibi tanımak insanları, ne büyük bir yanlıştır oysa...
  Keşke tekrar çocuk olabilsek,minik çocuklar gibi çarpabilse yüreğimiz...Keşke tek sorunumuz yere düştüğümüzde kanayan dizimiz olsa...Çocukken yaptığım gibi parkta sallanırken gökyüzüne dokunacağımı düşünsek...Sonsuz mavinin derinliklerinde kaybolup gideceğimi hayal etsek,düşler kursak mutluluğumuza dair.Belki hayat daha heyecanlı olabilirdi.Oysa şimdi kurduğumuz  hayallerde boğuluyoruz.Bencilliğimiz,insanları küçümsediğimiz,her şeyi tek başına yaparım diye diklendiğimiz ,hep BEN dediğim zamanların acısını yaşıyoruz.Hayatımızın  hep ilkbahardaki çiçekler gibi olacağını düşündüğüm zamanların hayal kırıklığını,sonbaharda hayatımızın parçalanmasını seyrederken anlıyoruz.
  Güneşin parlaklığını göstermeye başladığı şu anda başımı yastıktan hiç kaldırmak istemediğimi anımsıyorum.Çünü belki bugün dünü aratacak,yarın hergünden beter olacak...Ve artık ben hep BEN demiyeceğim.

Gözünü açsan bile ne faydası var ki ?Zaten karanlıktasın. Sonsuz , tamamen siyahla boyanmış bir kağıda bakıyormuşçasına.Karanlık tek renktir. Aydınlık ise bir çok renkten oluşur. Gün ışığı siyah rengini söküp alır karanlıktan.Karanlık bitmeyen bir şarkı gibidir.Bu yüzden de sonsuzdur ya ?Karanlık ne kadar koyu ise aydınlık o kadar yakındır.Karanlık sessizdir. Aydınlık ise gürültülü.Aydınlık bir ortamda bir anda karanlığa düşebilirsin.Karanlık bir dosttur. Sır tutan bir dosttur hemde. Senin şuan ağladığını karanlıktan başka kim bilebilir ?Karanlıkta hayal edersin sevdiklerini, gözünü kapattığın anda karşındadırlar  belki de...Karanlık seni sana bırakır dostum. Seni acılarınla yüzleştirir suskunluğuyla. Bu yüzden de nettir.Ders aldığımız anlar varsa, hiçbir zaman mutluluğun doruklarında olduğumuz anlar değildir bunlar, karanlıkta yatağımıza kıvrıldığımız anlardır.