9 Mart 2014 Pazar

NE ÖNEMİ VAR Kİ ..HİÇ...
Bazen tahammülün mü kalmaz....yaşananlar mı fazla gelir insana???...ya da yorgunluk mu demeli buna...Her ne dersen de işte ...Hani olur ya her şey fazla gelir...sevdiklerin bile..hatta kendin bile kendine fazla gelirsin..Çok şey söylemek istersin ama söyleyemezsin...Daha önce çok sevdiğin hatta seni çok mutlu eden şeyler bile hoş gelmez gözüne..Özgür olmak istersin takılıp gitmek bir kuşun kanadına...Hiç bir şey düşünmeden pervasızca...Hani hiç sorumluluğun yokmuşçasına..Kaybolmak istersin belki kalabalığın içinde...Mümkün müdür böyle yaşamak???
Hep konuşuruz yaa..şöyle uzak diyarlar gitsek..kimselerin olmadığı yalnız kalıp kendini bile dinlemeden bir deniz kıyısında rüzgarın hafifçe yanaklarını okşadığı bir gün batımı manzarası eşliğinde kaybolmak!!! Denizle huzur bulmak..
Belki de sıkıldım.... kurallardan...sınırlanmaktan....düşünmekten....düşünerek yaşamaktan....
Yaşamın sana isabet eden şeyler değildir aslında o şeylere karşılık senin ne yaşadığındır.Kaderin seçimlerindir.Seçimlerin ise sana kolay gelendir.
Ne önemi var ki kimliğimin...
Herkes kadar önemli ve herkes kadar önemsizim...VE ÖĞRENDİM Kİ; HAYAT İKİ SEÇENEK SUNUYOR İNSANA:YA PAYINA DÜŞEN KADERİ PARLATACAKSIN YA DA ÖMRÜNLE İYİ GEÇİNMEYE BAKACAKSIN...
Okuması kolay anlaması zordur kelimeleri, melodilerine kulak verebilmeli cümlelerin...Rüzgarını hissedebilmeli okuduğunda...Göz yaşlarına dokunabilmeli...
Herkes kendi hikayesinin kahramanı aslındaistese de istemese de..
""sadeliği anlamak için bitkilere 
iyiliği anlamak için hayvanlara 
ve beni anlamak için kendinize bakin"" 
der Yüce Kuvvet..
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin, Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin, Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin... 
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin. "Farkında olmalı insan...Bir damlacık sudan 
yaratıldığını fark etmeli.
Her insanın illaki sadece aynalara gösterdiği bir yüzü , kimseye söyleyemediği bir hüznü vardır..
Yüreğimdekileri anlatacak sözcükleri bulamıyorum....
Başka bir dil lazım, başka bir anlatım şekli, belki de kalp okumayı öğrenmek!
Tablo resimlerine benzemez gecelerin rengi öyle karanlık,öyle pembe,öyle durgun....
"Hayat ne tuhaf değil mi?" Kendi iç savaşında mağlubiyeti de yaşarsın zaferi de; 
insan en çok kendinde kayboluyor işte !!!!
NE ÖNEMİ VAR Kİ.. HİÇ.

4 Şubat 2014 Salı

     Minik Mavişime....

Ben  hayvan sevmeyenlerin  insanlarıda sevmeyeceğine inananlardanım..Bu yüzdendir ki çocuklarımda hayvan sevgisiyle büyüsün diye hep hayvan besledim evimizde..Bu bazen balık oldu bazen tavşan bazen bir kedi ,bazen kaplumbağa bazen bir kuş ve son olarakta bir köpek...Gerçi ben onlara hayvan denmesinden de pek haz almıyorum...Zira onlarında insanlar gibi hep bir isimleri oldu bizim için..Ve hayatımızda çokta önemli yerleri..Biz onlara çok bağlandık,çok sevdik...Onlar ailemizin fertleriydi....
İşte Maviş te bunlardan biriydi.. 2001 yılında katılmıştı ailemize..Onu Aydın da balıkçımız Vefa'dan almıştık..Eve geldiğinde daha yeni doğduğu için uçamıyordu.Vefa bir süre  kafesten çıkarmamamızı söylemişti..O sıralar daha altı yaşındaki oğlum durumun farkında olmadığından kafesin kapağını açmış ve Maviş'i azat etmişti..Tabi henüz uçmayı bilmeyen Maviş ancak duvara çarparak durabilmişti..İşte Maviş ilk deneyimini başarısızlıkla sonuçlandırarak tekrar kafesine konmuştu..Maviş ailemizin neşe kaynağı oldu kısa zamanda...Çok ta akıllı bir kuştu..Gıcıklığına yediği yemlerin kabuklarını kafesten dışarıya atıyordu..Ne yesek illak ki tadına bakmak istiyordu..Tabi bunu da cikleyerek anlatmaya çalışıyordu bize..Zaman içerisinde Maviş büyüdü ,uçmayı öğrendi..Hatta değişik uçuş teknikleri geliştirdi kendine..Biz onu severken etrafı kirlettiği için pis Maviş diyorduk,bir gün baktık ki oda kendi kendine pis maviş...pis kuş bu pis bu pis bu demeye başladı..böylelikle ilk konuşmasına şahit olduk..Çok mutlu olmuştuk..kuşumuz konuşuyordu.Daha sonra ki dönemlerde..babacık,fıstık,pis kuş,pis maviş,pis çocuk,çocuk bu çocuk hatta bazen takılıp kalarak maviş bu maviş maviş maviş pis maviş maviş gibi uzayan cümleler kurmaya başlamıştı..Daha çok şeyler söylüyordu kafesteki sevgilisiyle muhabbet ederken ama biz çok net anlamıyorduk miniğimizi..Kafesteki sevgiliside plastik bir oyuncak kuştu..Onu ilk astığımız zaman hiç sevmemiş hatta sürekli gagalamıştı ama daha sonra ki zamanlarda onunla arasında farklı bir bağ oluşmuştu..Zira sürekli onunla konuşuyor ve ağzıyla ona yem verip besliyordu....İşte kuşumuz böylesine paylaşımcı ve sevecendi..Kafesini açtığımız zaman bir süre uçuyor daha sonra omuzumuza konarak bizimle oynuyordu..Hatta öpücük vermeyi bile öğrenmişti mavişimiz..Akşamları babamızın geliş saatini bile biliyordu sokak kapısı açılıp merdivenlerden çıkmaya başladığında maviş olan gücüyle ciklemeye başlıyordu..Kafesin içinde bir çubuktan diğerine zıplayarak onun yanına gelip sevmesine kadar devam ediyordu bu durum..O yüzden eve gelen aile fertlerinin ilk durağıydı maviş...onunla konuşup sevmeden geçemez olmuştuk zamanla..
İşte bizim miniğimiz böylesine sevilmeyi seven ve karşılığını veren bir kuştu..Ayrıca çok ta uyanıktı...Kafesin dışından yiyecek bir şey verdiğimiz zaman hızlı hızlı koparıp kafesin içine atıyor daha sonra aşağıya inerek yiyiyordu...Evdeki herkesin ıslığını taklit ediyordu..Kısacası  çok özel bir kuştu...İsmini sölediğimiz zaman hemen çubuklarına çıkıp ciklemeye başlıyordu..Adını öğrenmişti yani akıllı kuşumuz...13 yıl bizimle birlikte aynı havayı soludu..Ailemizden biri oldu..Aslında onunla ilgili çok anımız oldu,geçirdiğimiz güzel zamanlarımız oldu...Yani kısacası Maviş bizim için çok özeldi..Özeldi diyorum zira dün yani 04.02.2014 saat 16.25 de onu kaybettik...Çok üzüldük,çok ağladık..Belki bazılarına garip gelecek ama canlı besleyenler beni çok iyi anlayacak eminim..Kaybın büyüğü küçüğü,hayvanı insanı olmuyor...Hepsi üzüntü veriyor insana varlıklarında verdikleri mutluluk gibi...Şİmdi keşke diyorum daha çok ilgilenseydim,daha çok sevseydim..Ama keşkeler geri getirmiyor giden sevdiklerimizi ve giden zamanımızı...O yüzdendir ki hiç bir şeyi es geçmemek gerekiyor bu hayat karmaşasında..İhmal etmemek gerekiyor sevdiklerimizi her ne kadar zamanımız olmasada...Hiç düşünmüyoruz sevdiklerimizinde yitip gideceğini..Zannediyoruz ki hep bizimle olacak...Maalesef işin aslı öyle değil...Ertelememek lazım hayatı...Zamanında yaşamak ve yaşatmak lazım sevdiklerimize onlara hissettiklerimiz...Mavişim şimdi kuş cennetinde biliyorum...İyi uykular güzel kuşum..Biz sana hep güzel şeyler yaşatmaya çalıştık ve inanıyorum sende güzel yaşadın..ama eğer seni üzdüysek bizi affet..Biz seni çok sevdik..Seni hiç unutmayacağız MAVİŞİM !!!!!!



3 Ocak 2014 Cuma

HAYAT SANA BU SERZENİŞİM...:((((

Ben hiç şımartılmadım...Hep büyüktüm küçükten beri...Hiç ergenlik yaşamadım...sessizce geçti gençlik yıllarım..Güçlüğü oynamak rolü verilmişti bana çok küçükken...Rolümüde hep iyi oynadım kendimce arada yanlışlar yapsamda...İnsanım illaki , hata da yapabilirim..her ne kadar lüks olsada..
Hep verici olmak zorunda hissettim kendimi..hiç kapris yapamadım sevdiklerime...sanki hakkım yoktu kapris yapmaya..hep eksiktim çünkü...her ne kadar bana hissettirilmesede ben almıştım tüm sorumluluğumu üstüme..daha büyümeden..bana bir kaç beden büyüktü ama yapacak birşey yoktu.Allahın taktiri işte...Yani kısacası çocuk olmadan büyüyüverdim...Hep içimde kaldı..nazlanmalar,ballanmalar,şımarıklık yapmalar..ama nafile hiç yapamadım...Büyümek canımı acıtıyor, içimi yakıyor, vakitli vakitsiz ağlatıyor beni. Acıyan yerimi gösteremiyorum kimselere.Avazım çıktığı kadar bağırarak “işte anne!! Kalbim acıyor anne!” diye sana sığınmak istiyorum Ama anne,göz yaşlarımı bile gizli akıtıyorum.  Kimselerin beni görmediği yerler de , bir mucize bekliyorum. Kimseler olmadığı halde ,birileri benim orada olduğumu bilsin .Bilsin ve sırtımı sıvazlayıp “neyin var yavrum?” desin. “Hiç” dediğim halde beni anlasın yine de diye bekliyorum. ANNE!!!
Ben hiç kızmadım kendi yapamadığım şeyleri sevdiklerim yaptığı zaman...
 İnsanları kırmamak, üzmemek için elimden geleni yapmaya çalışırım hep.... Empati yapmayı severim.... Anlamaya çalışırım.... Bazen kendimden önce düşünürüm ailemi sevdiklerimi.... Kimsenin benim  yüzümüzden üzülmesini zarar görmesini istemem çünkü.... 
Ama ben bütün bunları yaparken, yeri geldiğinde kendi önceliklerimizden vazgeçerken, kişiliğimle mücadeleye girerken karşıdan da ufacık bir şey beklerim.... Anlaşılmayı..Hepsi bu kadar aslında.... Birileri de benim ruhumu anlasın, ben de birilerinin önceliği olayım isterim... Omuzumda sıcak bir el hissetmeyi, konuşmaya bile gerek kalmadan anlaşıldığımı bilmek isterim.... Düşünülmek, değer verilmek isterim....Ortada hiç bir şey yokken gelip sarılınmayı seni seviyorum denmeyi isterim...birde çok sevdiğim ve değer verdiğim canlarımdan güzel şeyler duymayı ,birşey söylerken benimde kırılabilecek olduğumu düşünerek davranılmasını isterim...çok mu şey istedim acaba..????

Bana bir ben lazım, bir de beni anlayan. Beni bir ben anlarım, bir de beni yaradan ... [Necip FAZIL]